Geleceğinize Açılan Kapı...
Menu
Menu
Tüm Sorularınız İçin
Tüm Sorularınız İçin
Osmaniye Korkut
Ata
Bize Ulaşın
Telefon +90 000 000 00 00
Bizimle İletişime Geçin! Biz Sizi En Kısa Süre İçerisinde Arayalım.
Tüm Sroularınız İçin
Tüm Sroularınız İçin
Talep Formu
Bize Ulaşın
Telefon 0462 334 05 50
Bizimle İletişime Geçin! Biz Sizi En Kısa Süre İçerisinde Arayalım.
Dede Korkut Hikayeleri

DEDE KORKUT HİKÂYELERİ


Türk Edebiyatı tarihçiliğinin en önemli isimlerinden biri olan Ord. Prof. Fuat Köprülü “Türk edebiyatını terazinin bir kefesine koysanız diğer kefeye de Dede Korkut’u koysanız, Dede Korkut ağır basar.” sözüyle eserin büyüklüğünü vurgulamıştır. Muharrem Ergin Dede Korkut Kitabı’nın ön sözünde “Türk dilinin en güzel eserlerinden biri belki de birincisi, Türk kültürünün temel eserlerinden biri belki de birincisi” demiştir.

“DEDE KORKUT KİTABI sadece edebî bir şaheser değildir. Sadece orijinal bir dil metni de değildir. O aynı zamanda Türklerin, Oğuzların mitolojik anlayışlarının, efsanevî ve destanî hayatlarının aynasıdır. Bu harikulade eserde, mitolojiden efsaneye, efsaneden destana, destandan tarihî hayata geçişin izleri sürülebilmektedir. Bu sebeple eser birçok bilim dalının inceleme alanına girer. Dilcilik, edebiyat bilimi, halk bilimi (mit, efsane, destan, halk şiiri, âdetler vb.), gösterge bilimi, tarih, sosyoloji…Onun modern edebiyata ve sanatlara yansıması da başlı başına ele alınması gereken ayrı bir alandır. Bu sebeplerle Azerbaycan’da Dede Kokut araştırmalarına Korkutşinaslık (Korkut bilimi) denilmesi son derece yerinde bir tutumdur.” (Prof.Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un, Kamran Aliyev’in “Açık Kitap: Dede Korkut” adlı kitabı için yazdığı “Sunuş” yazısından alınmıştır.)

Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler derinlemesine bakıldığında evrensel insanın Türk kültürünün kabulleriyle oluşan yaşama alanlarını ve çatışmalarını çok başarılı bir kurguyla canlandırdığı hem ahlâk hem de vatan kavramlarını belirleyen değerler bütününün kabul ve inançlarının uygulamada çatıştırılmasıyla oluşturulduğu Oğuznâmedir (Günay, 1999: 194). Dede Korkut Hikâyelerinde “mert-yiğit” tipinin karşısında “nâmerd” tipi konulmuştur. Türklerde yiğitlik sadece iyi ata binmek ve savaşçılıkla sınırlı değildir. Türk dünya görüşünde örnek kişiliği oluşturan nefse hakimiyet, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, dürüstlük, doğru sözlü olmak gibi pek çok insanî değeri kapsamaktadır. Dede Korkut, güvenilir, yapıcı ve saygı değer kişiliği ile Oğuz boyunun değerler, anlamlar ve kurallar bütününden oluşan dünya görüşünün uygulanmasında ve öğretilmesinde etkili kişidir (Günay, 1999: 197, 199). Dede Kokut Hikâyelerinde öne çıkan “mert-yiğit” tipinin yanı sıra “ahde vefa”, “tuz ekmek hakkı” gibi Türk geleneğinin birleştirici ve uzlaştırıcı önemli değerleri çiğnendiğinde büyük çatışmaların yaşandığı görülmektedir (Günay, 1999: 202).

Hikâyelerdeki mücadelelerin büyük ölçüde yeni Müslüman olmuş Oğuzlar ile henüz Hıristiyanlıktan dönmemiş Kıpçak/Peçenek Türkleri arasında cereyan ettiği anlaşılmaktadır.

Dede Korkut Hikâyeleri’nin Hun hükümdarı Tuman ile oğlu Motun; Cami’üt-Tevârih ve Şecere-i Terâkime’deki Kara Han ile oğlu Oğuz Han ve Dede Korkut Kitabı’ndaki Dirse Han ile oğlu Boğaç Han arasında münasebet olduğu düşünülmektedir (Ercilasun, 1994: 82). Dede Korkut’la birlikte bu rivayetler Türklerin kozmogoni anlayışını temsil eden ve destanın ilk tabakasını oluşturan mitolojik Oğuz Kağan’dan neşet etmiş, zaman içinde Türk tarihindeki muhtelif olaylarla ve halk muhayyilesi ile zenginleşmiş bir bütündür ve Türk boylarının dağılıp biribirinden uzaklaşmasına paralel şekilde bu bütün de dağılarak çeşitli sözlü rivayet ve eserlere parçalar halinde yerleşmiştir (Ercilasun, 1994: 89).

Dursun Yıldırım, “Elimize erişen nüshaların metinlerinin, XV. yüzyılın ikinci yarısı ile XVI. yüzyılın ilk yarısını içine alacak bir zaman aralığında Türkiye sahasında bilindiği veya yazıya alındığı anlaşılmaktadır. Fakat, bu metinlere kaynaklık eden arkaik nüshanın, en erken V.-VIII. yüzyıllar arasında yazılmış olacağı; dip nüshanın ise, IX.-XIV. Yüzyıllar aralığında Harezm veya Kaşgar sahalarında Uygur yazısıyla yazılmış bir nüshadan yeni yazıya [Arap harfli Türk alfabesine] çekildiğini; tasarruf edilerek XIV-XIV. yüzyıllarda istinsah edildiklerini düşünüyorum.” (Yıldırım, 2002:164-165) der.

Dede Korkut hikâyelerinin bir bütün olarak yazıya geçirildiği iki metin günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bunlardan birincisi ve ilk bulunanı Dresden Kraliyet Kütüphanesinde (Almanya’da) olup H. O. Fleischer tarafından bulunmuştur. Bu nüshayı 19. yüzyılın ilk çeyreğinde bilim dünyasına tanıtan ve ilk defa ondan faydalanan ise Alman bilim insanı Heinrich Friedrich von Diez (1751-1817)dir. Diez, bu nüshanın bir kopyasını kendi eliyle çıkararak Berlin Kütüphanesine bırakmıştır. Diez’in ilk tanıtımı ve çalışmalarından sonra bilim dünyasında konuyla ilgili başka çalışmalar başlamış; hikâyeler, Dede Korkut, burada geçen Oğuz kahramanları araştırma konusu olmuştur. Türkiye’deki ilk yayım ise, Diez’in yayımından yaklaşık yüz sene sonradır. Kilisli Rifat, 1916 yılında Diez’in eliyle yazdığı Berlin Kütüphanesindeki nüshaya dayanarak Dede Korkut hikâyelerini yayımlamış; bundan sonra Türkiye’deki araştırmacılar da konuya eğilmişlerdir. Günümüz Türk alfabesiyle, daha bilimsel ve ayrıntılı ilk yayım ise Orhan Şaik Gökyay tarafından 1938’de yapılmıştır.

“Kitâb-ı Dedem Korkut Alâ-Lisân-ı Tâife-i Oğuzan” (=Oğuz boyunun/Oğuzların diliyle Dedem Korkud Kitabı) adını taşıyan Dresden nüshasında bulunan boylar şunlardır:

0. Mukaddime (Giriş)

1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu

2. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalandığı Boy

3. Bay Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu

4. Kazan Bey Oğlu Uruz Bey’in Tutsak Olduğu Boy

5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu

6. Kanlı Koca Oğlu Kanturalı Boyu

7. Kazılık Koca Oğlu Yigenek Boyu

8. Basat’ın Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy

9. Begil Oğlu Emren Boyu

10. Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu

11. Salur Kazan’ın Tutsak Olup Oğlu Uruz’un Çıkardığı Boy

12. İç Oğuz’a Dış Oğuz’un Asi Olup Beyrek’in Öldüğü Boy

“Boyların isimlerinde iki boy hariç-ikinci ve on ikinci boylar-esas kahraman ile babasının adı birlikte zikredilmektedir.” (Bekki, 2016:21).

1950 yılı ise Dede Korkut hikâyeleri açısından yeni bir buluşa sahne oldu. İtalyan Türkolog Ettore Rossi, Vatikan Kütüphanesi’nde Dede Korkut hikâyelerini içeren yeni bir nüsha bularak bunu bilim dünyasına tanıttı ve 1952 yılında bunu yayımladı.

Rossi’nin bulduğu 364 sayfalık bu nüshanın birinci kısmı giriş kısmı olup 95 sayfa tutmaktadır (Ergin, 2009: 61). “Hikâyet-i Oğuznâme-i Kazanbey ve Gayri” (=Oğuzname hikâyesi, Kazan Bey ve diğerleri) adını taşıyan Vatikan nüshasında bulunan boylar şunlardır:

    Giriş Bölümü

1. Hikâyet-İ (Dirse) Han Oğlu Boğaç Han

2. Hikâyet’i Bamsı Beryik (Beyrek)

3. Hikâyet-İ Salur Kazan’ın Evi Yağmalandığıdır

4. Hikâyet-İ Kazan Bey’in Oğlu Uruz Han Tutsak Olduğudur

5. Hikâyet-İ Kazılık Koca Oğlu Yigenek Bey

6. Hikâyet-İ Taş Oğuz İç Oğuz’a Âsi Olup Baryek (Beyrek Vefatı)

Prof.Dr. Metin Ekici, 2019 yılında Bayburt’ta sunduğu bildiri ile Dede Korkut’un üçüncü nüshasının olduğunu bilim âlemine duyurmuştur. Türkistan Nüshası adı verilen bu nüshada “Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderha’yı Öldürmesi” adlı 13. boy’a yer verilmiştir.

“Dede Korkut, kültür tarihimize, edebiyat ve tarihçiliğimize miras bıraktığı eserlerin her birini ‘boy’ diye adlandırır. Ve her bir boyu da, ‘boy boylama/soy soylama’ türü diyebileceğim bir anlatım türü içinde, söz ve ezgi eşliğinde yaratır.” (Yıldırım, 1999:507).

Bir kahramanın maceralarını anlatmaya “boy boylamak”; boylar içindeki manzum kısımlara “soy”, bu soyları kopuz eşliğinde belli bir ezgiyle okumaya ise “soy soylamak” denir. (Ercilasun, 2000: 111-115).

“Kitâb-ı Dede Korkut, bütün Türklerin, Türk hükümdarlarının değil Azerbaycan, Bayburt, Gürcistan havzasında sakin Türklerin maceralarından bahsetmesine göre Oğuzname’nin bir cüz’ünü cami demektir.” (Muallim Cevdet, “Oğuzname – Kitab-ı Dede Korkut”, Yeni Mecmua / Çanakkale fevkâlade nüshası (15-18 Mart 1916), s. 89-91’den akt. Bekki, 2015: 3).

Dedem Korkut Hikâyeleri’ni şair ve yazarlarımız kendi üsluplarıyla yeniden kaleme almışlardır:

Kitab-ı Dede Korkud’daki “Tepegöz ve Dirse Han Oğlu Boğaç Han Hikâyesi’ni iki ayrı hikâye halinde Azerî Türkçesinden Türkiye Türkçesine manzum olarak çevirmiş ve yine konusunu Dede Korkut Hikâyelerinden alan “Deli Dumrul Hikâyesi” ni nazım diliyle yeniden kaleme alan Ziya Gökalp Yeni Mecmua’da yayınlamıştır (Altun Destan) (Göçgün, 1999: 184, 185).

“Kıssadan hisselerde olduğu gibi okuyucunun kolayca fark edeceği bir biçimde olmasa da “boy”lar didaktik bir karakter taşır. Örneğin, asılsız haberlerle “Buğaç”ı babasına kötüleyen, böylece “Buğaç”ın babası eliyle yaralanmasına neden olan hain yoldaşların sonu ölüm olur. Aslını araştırmadan dedikodulara inanarak oğlu “Buğaç”ın canına kasteden baba, hain yoldaşlar tarafından tahkir edilen bir esir olur. Yalan söyleyerek “Beyrek”in nişanlısını elde etmeye çalışan “Yalançı oğlı Yaltaçuk”, sonuçta rezil bir duruma düşer. Zina işleyen “Konur Koca Saru Çoban”, “Oğuz”un başına “Depegöz” gibi bir belayı musallat eder. Böbürlenen “Delü Dumrul”, “Azra’il” karşısında ecel terleri dökmek zorunda kalır. Sarhoş iken akın kararı alan “Kazılık Koca”, on altı yıl düşman kalesinde tutsak kalır. Töreyi bozan “Salur Kazan”, naibinin ölümüyle sarsılır. Kalleşlikle bir masumun canına kıyan “Aruz Koca”, kendi yeğeninin elinde can verir. Buna karşılık on altı yıl yavuklusunu bekleyip sadakatten vazgeçmeyen “Banı Çiçek”, sonunda sevdiğine kavuşur. Büyüklerden öğüt alan, “adı bellü bigler” ile yola çıkan “Yigenek”, babasını düşmandan kurtarır. Eşi uğruna canını vermeye razı olan “Delü Dumrul”un karısı, 140 yıllık ömürle ödüllendirilir. Akıllıca konuşan karısının sözünü tutan “Dirse Han”, çok istediği evlada kavuşur. Haklı olduğu konuda cesaretini ve azmini sonuna kadar muhafaza eden bütün kahramanlar muratlarına nail olurlar.” (Daşdemir, 2010: 73, 74).

22 Eylül 2023
İletişim
Fakiusagi Mah. Karacaoglan Yerleskesi
03288271000
alidoganer@osmaniye.edu.tr